Dargın

Yorum bırakın

Dargın

Ne zaman kararsa gözüm
Ne zaman dağılsa başım
Şakağıma dayardım gözlerini
Tetiksiz vururdum
Binlerce kez kendimi…

Oysa
Nice umutla
Nice hayallerle
başlardım her güne
İsterdim ki bir kerede
Bitireyim işimi
Neden noktalanıyor her gün
Yutkunarak
Hasretle
Bu kaçıncı sürgünüm hayallerimden
Bu kaçıncı prangam hasrete
Ve kaçıncı volta
Kahbeliklerin koridorunda

Kanayan bir mısradır
İçimdeki bozgun
Her gün yeni bir hüznü
takıp koluma
Dolaştım sokakları
Her tanesinde tesbihimin
Bir acıyı yutkundum
Bin acıyla…
Tüm saatleri acıya kurdum
Şarkılarım hüzzamda
Dert aksatmaz randevusunu
Bir acaip nizamda
Bir kahvenin hatırını unutmuş eller
Her köşe başında ihanet

Ekmeğin tadı
Tuzun tadı
Değişti…
Suyun tadı
Tad değil o eskisince
Hayalimde eskimiş yüzün
Hala canla başla
Eski gözlerini görmek peşindeyim
Yer delinmiyor
Gök delinmez bilirim
Yer demir gök demir
Paslanacak ve delinecek
Sabırla saldığım yaşlarımla
Sevdaysa sevda
Kavgaysa kavga
Tüm sağanakları yağdırsın
Haydi gönderiver şu selleri
Her yangına hazır yüreğim
Ben her vurguna hazırım
Her şey pusuda zaten
Ve her şey pusatlı

Ne zaman kararsa gözüm
Ne zaman dağılsa başım
Şakağıma dayardım gözlerini
Tetiksiz vurdum
Binlerce kez kendimi…

Mustafa Acıoğlu

Alamanya’daki Mebus’a Mektup..!

Yorum bırakın

Alamanya’daki Mebus’a Mektup..!

Hanım hanım beni dinle de şimdi sen
Deme sonra da neydi nasıl kimdi sen
Bu millet adamın aklını alır ha
Ümüğünü sıkar ayağa kalkar da
Bahsimiz Almanyada bir türk mebus
Ne Yahudi ne nasrani ne de Mecus
Zırvalamış işte duydum oldum meyus
Kalan bir o kaldıydı olmayan deyyus
Kadın türban çıkarsın ayağa kalksın
Bıraksın onu bunu hayata baksın
Demiş amma ne dediğini bilememiş
Tepkiler çok olmuş zora da gelememiş
Yanlış anlaşıldım diye atlatıyor şimdi
Ben türban dedim diye patlatıyor şimdi
Baş örtüsü değil türban dedi idim
Ben o gün hazımsız kuru yedi idim
Zırvalar kervanından hep baş yapıtlar
Ölene tabut tutma kalana da zabıtlar
Derdin ne senin şimdi bu bahane mi
Mebussan mebus ol yenilecek nane mi
Türban çıkarılıp sorumluluk alınmalı
Diye düzeltmiş hatun hey gidinin malı
Türbanlılar acaba sorumsuz mudurlar?
Bu hususta yoksa yorumsuz mudurlar?
Zat-ı şahanelerinin özrü pek büyük
Kabahatlerinden sonra üstüne on kat yük
Diyor ki bu organize bir kampanya
Ne yapcan sen git patlat şampanya
Neymiş de TC’de okula almazlarmış
Memuriyet vermez bir yere salmazlarmış
Ben Alamanyada dedim de neden dert oldu
Anlamadım neden tepki bu kadar sert oldu
Beklemiyordum tepkiyi ben hiç bu kadar
Sen daha görecen Hanya Konya ne kadar
Daha da hedef gösteriyor bakın nasıl
Bu tepkiler şuna delalet eder asıl
Demek ki radikaller çoğaldı iyice
Böyle tepkiler gelmezdi hiç önce
Tepki verince valla korkar gider bunlar
Ayağa kalksak demek altına eder bunlar
Başını açan türbanlı hanımın neyinde
Değişiklik olur söyle beyninde
Eğer zihni bozuksa kılıkla işin ne
Söylesene senin yaşın ne başın ne
Demiş ki biz Tokatın köyündenizidir
Nenesi atası örtülülerdenizdir
Ninem de örtünürdü amma türban yoktu
Söylesene kahbe o zaman çarşaf çoktu
Ninen çarşaflıydı bu sizin baskınızın
Sonucudur ancak büyük aşkınızın
Müslümanlar renklendi daha güzel
Kıyafetler buldu zevkinize özel
Şimdi ona da tutup siyasi dersiniz
Biz türbana yol versek ona da ne dersiniz
Örtü örtüdür çarşaf türban peçe falan
Yalansınız hep işiniz yalan ve dolan
Özellikle genç tahsillilere yönelik
Bu teklifiniz sonucu acep kaç senelik
Garanti verdiler size o koltuğunuzda
Çekinmeden söyleyin ne bedel aldığınızı da
Türklerden de hanım çok destek almışmış
Senin destek aldığının ruhu mayışmış
Türklük asırlarca hakim idi dünyaya da
Hem örtüye Kur’an’a saygılıydı islama da
İslama çatan kimse kat’a Türk olamaz
İslamı yanında milletini redden geri kalamaz
Bu dava ona güya Atatürkün mirasıymış
İyi ki demiş vallahi tam sırasıymış
Atatürksüz dine çatmak haram oluyor
Atatürkün hanımı hep geride kalıyor
Madem böyleydi atanız avradına ne yaptı
Yalansınız nefsiniz sizin şeytana taptı
Şeytana taptı türlü yollara saptı
Atatürk dedi ilericilik dedi hile yaptı
Bu dava sana nefsinden emanettir
Bu millet namuslu Müslüman millettir
Senin gibi aşuftenin muhtaç değil nasihatına
Örtülü kadınlarımız hanım sen bak rahatına
Elalemin derdi bilmem nereni deliyor
Bak şimdi aklıma kötü şeyler geliyor
Daha demişsinki birileri tehdid ediyor
Gülüyorum vallah billah aklım gidiyor
Seni tehdid eden senin tuttuğun adam
Böylelikle kendince reklam yapar madam
Herhalde gelecek dönem Türkiye de
Yer yapıyon kendince mecliste kürsüye de
Mustafa der ki hanım cami duvarıdır bu
Nerden esti bilmem işeyip ettin ayıbı
Allah azizdir İslam azizdir Müslüman azizdir
Dilini koparırlar bak tesettür muazzezdir
Sen Alamanyada bak işine keyfine
Sonra yazık olur uğrama Allahın seyfine
Senin için tek tehdidi de bak Allah yapıyor
Adam olmaz senden burda film kopuyor

Mustafa Acıoğlu

Not : Bu Şiir Alaman mebusu o karıya yazılmıştır… Ben de tüm açık bayanlara sesleniyorum: ‘Örtünün ve sorumluluk sahibi olun, ayağa kalkın ve direnin tüm imansızlıklara karşı…’

ne paraymış !

Yorum bırakın

ne paraymış

param pulum eh var idi
herkes bana hep yar idi
işler güçler hep kar idi
ne para imiş bu para

selam veren gelirdi hep
yüzüme de gülerdi hep
sözde bana ölürdü hep
ne para imiş bu para

hep beraber gülüşürdük
neyimiz var bölüşürdük
ora bura dolaşırdık
ne para imiş bu para

para suyun çekti bir gün
gelmez oldu gelen her gün
kaşın çattı gülen her gün
ne para imiş bu para

borçlu alacak var dedi
alan veremem zor dedi
yiyen yediğini yedi
ne para imiş bu para

hepsinde binbir numara
gerek görmüyorlar ara
açtılar bin türlü yara
ne para imiş bu para

üç kuruşa böyle zillet
nasıl çeker bunca millet
usandım ben oldum illet
ne para imiş bu para

dün daha beslediklerim
haline yasladıklarım
erzine tosladıklarım
ne para imiş bu para

bir samana kırk yıl hatır
sayar vallah olsa katır
Allah sorsun çatır çatır
ne para imiş bu para

verdimse pek dert değil
inek gibi her gün sağıl
sonra otur ağla dağıl
ne para imiş bu para

ben para derdinden değil
mühim değil oldum sefil
yazdım zira az buz değil
ne para imiş bu para

varlığı sevdiriyormuş
her yerde övdürüyormuş
yokluğu sövdürüyormuş
ne para imiş bu para

ordan kesem burdan kırpam
paraynan dolsun torbam
alıp yüzlerine çarpam
ne para imiş bu para

anlamadı hiç Mustafa
nasıl zeka nasıl kafa
mal mülknen olur mu sefa
ne para imiş bu para

Mustafa Acıoğlu

Mustafa Acıoğlu Kimdir ?

Yorum bırakın

Mustafa Acıoğlu

14 Mart 1979 yılında Gaziantep’te doğdu.
İlk, Orta ve Lise öğrenimini Gaziantep’te tamamladı.

Hadis İlmihali (Hadis Usulu) Eseri Kayıhan Yayınlarından 28 Mayıs 2010 yayınlanmıştır.

Şiir Yazmaya Lise öğrencisiyken başladı. Aynı zamanda Müzikle de iştigal etmektedir ve şiirlerinden bir çoğu besteli olan Acıoğlu’nun yayına hazır 7 şiir kitabı, Özgün tarzda “Bulurum Seni” isimli bir kaset çalışması mevcuttur.

Evli ve biri kız ikisi erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.

10 Ağustos 2010 da Hakka yürüdü. Allah c.c. ondan razı olsun. Kabri memleketi Gaziantep’tedir .

Geçmişlerimizin ve merhumun ruhu için Allah rızası için EL-FATİHA.

Kendisi kendini kendi diliyle şöyle takdim eder:

BİYOGRAFİM

Yetmişdokuz yılında ben mart ayının
Doğmuşum ondördüncü soğuk sabahında
Alleben mahallesi Şair Baki sokağının
Dünyaya gelmişim kış gibi bir ilk baharında
Oğuz demiş dayım adım için önce
Oğuz da çok çirkin olurdu bence
Anam demiş dedesinin adı olsun
Adı bundan böyle Mustafa kalsın
Antep ilinin yerlisi Acıoğlulardan
Ben Mehmet Ali oğlu Refik Ustanın
Oğluyum Arıcalardan Özay sultanın
Ailemiz meşhurdur lokantacılıkta
Sayılı kimsedir babam aşçılıkta
Anam ev hanımıdır hamarattır epey
Dört kardeşiz içimizde yoktur üvey
Bir ablam var Özcan Filizdir adı
Mehmet abimdir Salihtir göbek adı
Ali Sinan var bide küçük kardeşim
Evlendim ben daha küçükken yaşım
Siz sanmayın ben pişmanım buna
Eşim emsalsiz her gün aşık olurum ona
Üç de yavrum var biri zeyneb kız
İki de oğlan hele küçük çok arsız
Büyüğü Ubeydullah Tarıktır sakin
Küçük Ataullah Musa yanaşman sakın
Allahın verdiğince kazanırım çalışarak
Severim kazandığımı yemeyi bölüşerek
İlk orta liseyi memlekette bitirdim
Evlenince ailemi İstanbula getirdim
Halen istanbulda ikamet etmekteyim
Boş kaldıkça şiir kitabet etmekteytim
Söylenemez şiirde usta olduğum
Yazarım o zaman boşta kaldığım
Ölüm ne zaman gelir bilemiyorum
Daha da diyecek şey bulamıyorum
İşte Mustafa Acıoğlu denilen er kişi
Hali böylecedir inşallah hayır olur işi

Acaba

1 Yorum

Acaba

Niye bu çırpınış söyle neden ne için bunca çaba?
Birgün bende ölürüm diye düşünür müsün acaba?

Mustafa Acıoğlu

Abo…

Yorum bırakın

Abo…

Bu dedim sağlam papuç
Haramzade çıktı abo
Dedim beni ihya eder
Hanevimi yıktı abo

Dedim kalıbı yerinde
Derdi meğer en derinde
İncir ağacı elinde
Ocağıma dikti abo

Lan amanın etme tutma
Derken beni ele satma
Rüzgara yele satma
Havalara sattı abo

Mustafam sen saf isen
Her yatağa çarşaf isen
Her kumaşa gergef isen
İyi etti gitti babo

Mustafa Acıoğlu

AB kapısında

Yorum bırakın

 AB kapısında

Arı bırakırsak
AB kapısında
Bir hak alırsak
AB kapısında
Vatan vatan olur
AB tapusunda
Biz kârı neyleyelim
AB kapısında
Biz yarı neyleyelim
AB kapısında
Bir yer eyleyelim
AB yapısında

Mustafa Acıoğlu

A Beyler

Yorum bırakın

A Beyler

Sır derseniz sırrı söyler
nar derseniz narı söyler
dert yanmasın daha neyler
ölür kahrından a beyler

yaz gelirse hasretinden
kış boranda nefretinden
her bir daim hiddetinden
yakar narından a beyler

mert olanı dost bilir hep
can diyene kan olur hep
dost yoluna dost ölür hep
gülmez arından a beyler

dağları kış saranda ki
zalım pusu kuranda ki
yiğit ağı kıranda ki
güler karından a beyler

canlar cana kıyamazlar
kanı kanla yuyamazlar
karga kim göz oyamazlar
ağlar zarından a beyler

Mustafa Acıoğlu

Hadis İlmihali (Usul-ü Hadis)

Yorum bırakın

Hadis İlmihali (Usul-ü Hadis)

Mustafa Acıoğlu

Kayıhan Yayınları

İlmihal, davranış bilgisi demektir. Hadislerin tesbiti ve anlaşılması hususunda hadis taliblisinin bilmesi gereken esaslara ve bu esasların nasıl tatbik olunacağına, bir hadisle karşılaştığı zaman nasıl davranacağına dair bu çalışmamız neticesinde gördük ki, Peygamber (s.a.v.)’in kavlen, fiilen ve takriren beyan buyurduğu hususları yani hadisleri ve bunlardan sabit olan hüküm yani sünnetleri doğru bir şekilde anlamak, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i, bir peygamber bir önder ve bir rehber edinmenin icabıdır.

Hadislerin ve dolayısıyla sünnetlerin fıkhını isteyen, bizzat o hadislerin sahibi olan Peygamber (s.a.v.)’dir. Hadis ve sünnet bilgisi, din bilgisidir. Peygamber (s.a.v.)’in hadis ve dolayısıyla sünnetlerini anlamayanlar elbette İslam’ı anlayamazlar.

İslam’ın anlaşılması adına klasik Usûl-ü Hadis kitaplarında ele alınan prensiplerin nasıl uygulanılacağını arzetmeye ve hadislerden nasıl hüküm çıkarıldığını izah etmeye çalıştığımız “Hadis İlmihali” dediğimiz bu eserimizde hadise dair meseleleri tedrici, anlaşılır ve detaylı bir şekilde inceleyerek istifadenize sunduk.

Hadis çalışmalarına bir katkı olması temennisiyle…

Ğaşiye Suresi Meali ve ….

1 Yorum

1- Ey insanoğlu! Herşeyi kaplayacak kıyametin haberi sana gelmedi mi?

KIYAMETTE ZİLLET HAYATI

“Herşeyi kaplayacak olan kıyametin haberi sana gelmedi mi?” ayetinden sonra yüce Allah, kıyametin haberlerinden birtakım manzaralar sergilemektedir:

2- O gün birtakım yüzler zillete bürünmüştür.
3- Zor işler altında bitkin düşmüştür.
4- Yakıcı ateşe yaslanırlar.
5- Kızgın bir kaynaktan içirirler.
6- Onlar için kuru dikenden başka yiyecek de yoktur.
7- Ne semirtir, ne de açlığı giderir.

KIYAMETTE KURTULUŞA ERENLER

8- İnanmış olanların yüzleri, o gün, pırıl pırıldır.
9- Yaptıklarından hoşnutturlar.
10- Yüksek bir bahçededirler.
11- Orada boş söz işitmezler.
12- Orada akan bir kaynak vardır.
13- Orada yükseltilmiş tahtlar vardır.
14- Konulmuş kadehler.
15- Dizilmiş yastıklar.
16- Serilmiş halılar vardır.

EY İNSAN GÖRMÜYOR MUSUN?

Öbür dünyada yapılan bu gezinti sona ermektedir. Arkasından yüce Allah, gözler önünde durmakta olan ve şu herşeye gücü yeten yaratıcının idaresini, sanatının eşsizliğini, yaratıcı olarak benzersizliğini ilham eden ve şu yönetimin ve planlamanın gerisinde, bu dünya hayatından sonra, önemli başka şeylerin olacağını, yeryüzü uğraşısından başka bir uğraşının bulunacağını, ölümün bir son olmayıp ondan sonra başka şeylerin olacağını gösteren şu varlık alemine dönüyor.

17- Bu insanlar bakmıyorlar mı, develerin nasıl yaratıldığına?
18- Göğün nasıl yükseltildiğine?
19- Dağların nasıl dikildiğine?
20- Yerin nasıl yayıldığına?

EY MUHAMMED! SEN ÖGÜT VER

Şimdi, ahiret alemindeki ilk gezintiden, kainatın gözler önündeki sahnelerinde yapılan ikinci yolculuktan sonra, yüce Allah Rasulullah Efendimize dönüyor ve O’na görevinin sınırlarını belirliyor ve niteliğini açıklıyor. Sonra da son ve uyarıcı dokunuşla kafirlerin kalplerine dokunuyor.

21- Ey Muhammed! Sen öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt verensin.
22- Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.
23- Ancak kim yüz çevirir, inkar ederse,
24- Allah onu en büyük azaba uğratır.
25- Dönüşleri bizedir.
26- Sonra onların hesabını görmek bize düşer.

Yukarıda mealini verdiğimiz Ğaşiye Suresidir. Bu sureyi burada zikretmemizdeki gaye Mustafa Acıoğlu abimiz trafik kazasından üç gün evvel Antepte -İstanbula gelirken kazanın gerşekleştiği yerde bu sureyi okumuş. Kazanın olduğu gün İstanbuldan – Antepe dönerken aynı yerde kaza olmuş. Bu kazada iki oğluyla beraber, arabayı süren yakın akrabası da vefaat etti ve kendisi 40 gün yoğun bakımda kaldı . Okuduğu Ğaşiye suresini yanındaki agbi habersiz olarak telefonuna kaydetmiş. Allah ondan razı olsun ..

Mustafa abi ,  oğulları ve  yanında bulunan Emre  kardeşimizin ruhu için ve allah rızası için el-fatiha ….

Aşağıdaki linke tıklayıp ses kaydını dinleyebilirsiniz.

http://www.4shared.com/embed/389057220/cf90c39

Older Entries